Hayata izin verdiğimizi zannederiz, lafta.. Çok isteriz, hem de çok! Ama bağlar vardır, belki de bağımlılıklar.. kızgınlıklar…. korkular… yalnızlık… haklı olma isteği… bende “VARIM”ın sessiz sesi…. Belki de yaşanmamışlıklar... İnsan yaşayamadıkları için mi üzülür yoksa yaşadıkları için mi bu hayatta?
Ya nasıl yaşayacağını bil(e)memek… Derin mevzu, şimdi girmeyelim oraya!
İnsanoğlunun acımayan tarafı teselli eder acıyan yanını.. El yordamıyla! Biraz taraflı, biraz yargılarcasına, biraz koruyan şefkatli bir el gibi! Öyle ya diğer yarısıdır acıyan, dayanamaz… Üzülür diğer yanına! Çaresiz bekler, neyi beklediğini bilmeden… Öylece!
"İnsanlar" der diğer yanı, "Onlar benim canımı yaktılar", "Onlar şöyle yaptılar", "Onlar böyle dediler", "Bana bunu yaptırtmadılar" …. Teselli eden yanı bilir ve der ki acıyan yanına:
“Sen insanları değiştiremezsin!”
“Bana ne!!!” der acıyan yanı, değişssin! “O” değişsin… Cevap verir teselli eden tarafı:
“Yaşamın akışı budur.
Bırak kendini…
O anda kiminle akman gerekiyorsa
Evren sana onu getirsin !! (Panayot Edwart Yorgiadis)”
Kızgındır, kırgındır, isyanlardadır acıyan yanı…. Teselli eden son sözünü söyler beklentisizce (çünkü bilir insanları değiştiremeyeceğini)
“Eğer hala KIZIYORSAN, kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
Eğer hala KIRILIYORSAN, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala KINIYORSAN, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.
Eğer hala KARŞILIKSIZ SEVMİYOR ve SEVGİNDE AYRIM YAPIYORSAN,
hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir.
Eğer hala " BEN " demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
ve
EĞER HALA " ŞİKAYET " EDİYORSAN, HAKİKATİ GÖREMİYORSUN DEMEKTİR! Şems-i Tebrizi”
0 yorum:
Yorum Gönder