KAFATASIN KADARSIN!
“Kafatasının içindeki dünyan
kadarsın” sesiyle gözlerimi açtığımda etrafını saran onlarca sineği daha önce
nasıl fark edememiş olduğuma şaşırdım! Onlarca sinek, büyüklü küçüklü, renkli,
kocaman gözlü, küçük kanatlı, şeffaf ve
hatta simsiyah…. Fark edebildiğmi özellikler dışında kimbilir daha başka
özellikleri vardı bu sineklerin… İlginç olan bu sineklerin hiç sesleri yoktu!
Sessizlerdi, hem de çok sessizlerdi.. elbet nasıl fark edebilirdim ki… Arada
bacaklarımda, kollarımda kaşıntıyla beraber şişlikleri görür… bi kaç sinekti der
geçerdim.. onlarca hatta belki de yüzlerce sinek! Şimdi gözlerimi açtığımda
bunca sineğin içinde yıllarca nasıl yaşadığıma inanmıyordum!
“Kafatasının içindeki dünyan
kadarsın!” da ne bu arada diye düşündüm, düşüncelerim beni sineklerden alıp bu cümleye ışık hızıyla
götürürken havanın boğucu sıcağını ve yapış yapış terlemiş olduğumu hissettim.
Dışardan gelen sesler kalabalık insan sesleriydi! O sırada yıllar öncesinde
gördüğüm bir rüya geldi aklına; rüyasında tüm vücudunun böceklerin sardığını
görmüştüm….. bir sürü düşünce gelip gitmeye, ordan oraya yakar top oynamaya
başlamışlardı!
Kafası karışmış vaziyette
sinekler ve kafatasının içindeki dünyan kadarsın arasında gidip gelirken
yorulduğumu fark ettim. Arkadan başka bir ses yükselmeye başladı. Bi an her
şeyi bi kenara bırakıp pür dikkat dinlemeye başladım bu sesi! Çünkü bu her
okuduğumda, her duyduğumda mest olduğum tanıdık bir şeydi bu sesin
söyledikleri:
"Yaşamak şakaya gelmez
Büyük bir cidddiyetle
yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela
Yani, bütün işin gücün yaşamak
olacak
Yaşamayı ciddiye alacaksın
Yani o derecede, öylesine ki
Mesela, kolların bağlı arkadan,
sırtın duvarda
Yahut, kocaman gözlüklerin, beyaz
gömleğinle bir laboratuarda
İnsanlar için ölebileceksin
Hem de yüzünü bile görmediğin
insanlar için,
Hem de hiçkimse seni buna
zorlamamışken,
Hem de en güzel
En gerçek şeyin yaşamak olduğunu
bildiğin halde..
Yani, öylesine ciddiye alacaksın
ki yaşamayı
Yetmişinde bile mesela zeytin
dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır
diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme
inanmadığın için…........" Nazim Hikmet
Bir sürü düşünce arasında
sinekler, kafatası ve yaşamaya dair bir şiir üçlemesinde bir oraya bir buraya
gidip gelirken ne anlamları olduğunu da düşünmeye başladım! Hadi bakalım kolay
gelsin bana… Hayat bana zor şimdi!
Kafatasındaki dünyaya baktım önce!
Acaba onlarca (yüzlerce) sinek ordan mı çıkmıştı! Peki bu sinekler niye orda yaşamışlardı
yıllarca? Niye onları fark etmemiştim? Nasıl olmuştu da hepsi kafatasımın içine
sığmışlardı? Neydi bu sinekler yaaaaa! Sinirlenmeye başladığımda yaşamak dedi
içimden ince bi ses! “Sen bunlarla yaşarken sana etkileri olmadıklarını mı
düşünüyorsun?” Eveeeet… Güzel soru… Öyle mi????? Ne? Noldu şimdi? Tepinmeye
başladım yerimde! Burnumdan soluyordum…. Deli deli ordan oraya dolaşırken…
Gidip bi bardak su içeyim şimdi
bunun üstüne dedim kendi kendime biraz sakinleşmek için! Su içerken suyun
boğazımdan geçişini duyumsadım, ne güzel aktı… Bu beni biraz rahatlattı.
Rahatlattı rahatlatmasına da…. Ahhh o soru vary a o soru, yeniden canlanıverdi
karşımda! “Sen Ne İstiyorsun Betül?” Eyvah dedim ve güzel güzel içtiğim su boğazıma
takılıverdi….. nerdeyse bi düğüm! Oldu boğazımda!
Noluyodu bana yaaaaaa! Gelenler
geliyor birbirine eklenerek nerdeyse halay alayı halinde karşımda duruyorlardı!
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım…..
Bir martı gördüm……………………………………………………………………………
Evet, evet… Sinekler.. anlamaya
başlamıştım! Derin bir nefes aldığımı fark ettim…. Kafatasımın içindeki dünya
kadarlık olma …. Evvveeetttttt… anlamaya başladıııımmm…. Yaşamak şiiri……
evveeeetttttt…..
Sineklerle yaşamıştım yıllarca,
beynimin içinde, zihnimde, duygularımda, düşüncelerimde…. Benliğimde… belki bir
kaçını farketmiştim… oda çok acı verdiklerinden, çok kaşıntı yaptıklarında… ya
acı vermeyenler, ya kaşıntı yapmayanlar… Peki…. Nolmuştu da onlarcası,
yüzlercesi şimdi beni terk etmeye başlamışlardı! Yaşamayı mı seçmiştim tek bir
soruyla!
0 yorum:
Yorum Gönder