Sonra öyle bir şey oldu ki; belki ufacık ama, bir kırılma noktası!
“Gerçekten ne istiyordum?"
Anlamlandıramadığım, adlandıramadığım büyük bir boşluk hissediyordum sadece!
Ve bu boşluğa doldurduğum bir sürü bahaneler, varsayımlar, inançlar, sözler
vardı. Aslında gayet güzel bir işim, inişli çıkışlı da olsa (HERKES gibi) bir
hayatım, sağlığım, kariyerim,…. Ama nedensiz bir şey! Sürekli “bu değil!, bu
değil! diyen bir iç ses!
O zamanlar varlığını bildiğim ama tanışmadığım aslında karşılaşmaktan hep
çekindiğim tarafım: İÇİMDEKİ YARGICIM! Her an iş başında olan yargıcım…. (Artık,
kendisiyle dostuz (bu kolay olmasa da), “O” yine sabotajcı, ama BEN ne
istediğini bilen o zamandan eser kalmamış biriyim ŞİMDİ!). (Siz ne
istiyorsunuz?)
Ne istediğini bilmeden yaşamak! Bu nasıl bir şey? Olana razıymış gibi ama
aslında razı ol(a)mamak… İçindeyken fark edilmeyen, ne zamanki dışına çıkıldı “vayyy!”
dedirten bir durum.
Gerçekten ne istiyordum? Bu sorunun cevabı öyle hemen verilebilecek bir
cevap değil!
Sonra öyle bir şey oldu ki; belki ufacık ama, bir kırılma noktası! “Her şey bir anda olmaz ama her şey AN!da
olur” demiş Ausey. Evet, benim içinde böyle oldu. Çoğu kez her şey bir anda
değişti diye başlayan hikayeler vardır! Ama benim için böyle olmadı. Belki de
öyle olmuştur, ne önemi var ki şimdi… Hayat bir yol değil mi? Bu yolda her an
aslında değişmiyor muyuz? Her karşılaştığımız insan (bizi üzse de sevindirse
de), her yaşadığımız olay (iyi veya kötü) bizim için değil mi? Böylece her an
değişmiyoruz?
Nasıl yani, bana zarar veren, kızdıran, herkes ve her şey bana hizmet mi
ediyor? O zamanlar buna cevabım “saçmalık, hayır elbette… “ idi. Hele birde
hayatında her ne varsa sen seçiyorsun dendi mi, kalbim sıkışırdı kızgınlıktan!
İnanması güç olsa da şimdi biliyorum ki; EVET her ne geldiyse başıma bunu BEN
seçtiğim için geldi!
0 yorum:
Yorum Gönder