“Hayatımız düşüncelerimizin yarattığı bir şeydir.” Marcus Aurelius
Ama o tokat var ya.. (Tokatın hikayesi: http://senneistiyorsunbetul.blogspot.com/2013/07/suclu-ayaga-kalk.html)
o tokattan sonra “EVET, KABUL! Şu ana
kadar benim kontrolümde veya kontrolüm dışında ne olduysa oldu! Şu an tüm
bunlardan rahatsızım, mutsuzum, yaşadığım hayat istediğim hayat değil!” dedim.
(Çok cesurca mı geldi? Sakın ha böyle düşünmeyin, aksine çok korkuyordum!)
Ama bir sorun vardı: “Şimdi ne yapıcam? Ne
yapmalıyım ki bu durumu değiştirebileyim?” halleri içinde sancılar! Bazen
yüreğimde, bazen karnımda, bazen boğazımda…
Şimdi gözüne ışık tutulmuş ve öylece donakalmış bir tavşan
düşünün. Bakakalmış, şaşkın. Bu BENİM o zamanki hallerimden biri. Bazılarımız
bu halde kalıyor, bu donmuşlukla bitiriyoruz hayatı. Aslında o donmuşluğa sebep
olan da o ışık değil! Korkular … Sadece korkular mı, elbet değil. Yargılar,
varsayımlar, kendimize uydurduğumuz yalanlar! Burda da yine başroldeler. Ben ve
etrafımdaki dünyayla inşa ettiğim benliklerim içinde o zamanlar başrol görevi
onlardaydı. Doğduğumuz andan itibaren
-bilim adamları buna anne karnına düştüğümüz andan itibaren de diyorlar- herkes
ve her şey ben(l)i(klerimi) inşa ediyor(muş)!
Sorumluluğun ardından (veya eş zamanlı olarak) fark ettiğim
en önemli şeylerden biri ise her şeyi ne kadar zorlaştırmış olduğumdu! Ya da
her şey zor olmalıydı. Başarının önemsenmesi için en zor olan şeylerin
yapılması gerekiyordu. (Kim bilir 20 yıl akademisyenlik yapma nedenlerimden
biri de budur. Kolay değildir akademisyenlik. Gece gündüz, okur, üretir,
öğrenir ve öğretirsin… )
Ve sonrasında fark ettiğim bir diğer gerçeklik;
“Hayatımız düşüncelerimizin yarattığı bir şeydir.” Marcus
Aurelius
Düşüncelerimin ve hatta sadece bana ait olmayan
düşüncelerimin, dünyamı yarattığını anladığımda o korkuların, yargıların, ….
nerden geldiklerini de anlamıştım. İnançlarım, alışkanlıklarım,
bağımlılıklarımın nasıl bana ait olduklarını fark etmek de pek hoşlanmadığım
bir şey olmuştu.
Korkularımdan bahsettim yukarda. Evet, bu yolculukta sürekli
fark ettiğim bir diğer kendimle ilgili farkındalık korkularımdı. Korkularımı yazmak sayfalar
doldurur, ben en iyisi korkularımızı anlatan ve beni çok etkilemiş olan en
sevdiğim yazılardan birini sizlerle paylaşayım:
“En büyük korkumuz ne kadar küçük olduğumuzu bilmek değildir (Öyle midir?)
En büyük korkumuz ne kadar büyük olduğumuzun farkına
varmaktır (Büyük olmak?)
Bizi korkutan karanlığımız değil, ışığımızdır (Işık mıyım
yani BEN?)
Yanıtından korktuğumuz soru şudur:
Ben kimim ki bu kadar harika, yetenekli ve güçlü
olabileyim?”
Marianne
Williamson
0 yorum:
Yorum Gönder