İSTANBUL'UM... AŞKIM!

03 Temmuz 2013

İstanbul'um.. Dostum, yoldaşım, özgürlüğüm, sırdaşım, gözyaşlarım, kahkahalarım, kim olduğumu cevapladığım Everest zirvesi, yalnızlığım, sevinçlerim, sevgilerim, hayata meydan okuyuşum, dirilişim,  gücüm, nefesim....... AŞKIM!

İstanbul… Akşam vakti geç saatte yorulmuş bir şekilde evine dönerken bindiğin vapurda gitar ve ney eşliğinde “Ayrılık, ammaaannn ayrılık… “ diye derinden ve içten gelen kadife gibi bir sesle insanı aniden keyiflendiriveren, mutlandıran, dinlendiren şehir….

Sonra… vapurun karaya yanaşması sırasında kapıya onca yığılmış insanın içinde, karaya adım attığın yerde koşuşturan insanların arasında her seferinde fark ettiğin ve her seferinde biraz üzüntü, biraz vayyy be haliyle seyrettiğin 5-6 yaşlarındaki (evet 5-6 yaş) erkek çocuk… Dalıp gittiğin dünyanda adımını atmana saniyeler varken, eline aldığı  2 teli kopmuş, tek teli çalışan OYUNCAK gitarıyla para kazanma peşinde olan küçük ama patron olan erkek çocuk…  İşte bu çocuk o ruh haliyle bir kahkaha attırabilir mi insana? Evet… Elbette evet… İstanbul…. Müşterilerine tek telli oyuncak gitarıyla resitaline başlamadan önce doğal bir ihtiyaç belirince napsın!? Minicik bir tahtanın üstüne oturduğu sahnesinden kalkar, yaklaşık 1 metre yakınındaki duvarın yanına gider, döner arkasını ve alelacele yapar çişini… Öyle ya zamansız gelmiştir bu çiş, müşteriler bi telaş vapurdan inmektedirler ve sahne boştur, koşar hemen ve alır eline gitarını… Gel de atma kahkaha… evet demiştim size! Atarsın kahkahayı ama bi gariptir bu kahkaha… sadece bi an… Bir sürü duygu belirir içine. Çocuk öyle ciddi yapıyordur ki işini, profesyonelce, son derece ciddi. Kimseyi umursamadan, elimdeki gitarın sadece tek teli çalışıyor, ben bununla çalamam demeden… elinde ne varsa sadece işine odaklanmıştır ve yapar… Ve kaç yaşındadır çocuk… Ve ne kadar doğaldır, ne kadar dingindir……. Bir sürü sorular başlar için için… Sordukça derine, derinleştikçe başka yerlere gider insan….

İşte tam bu haldeyken metro merdivenlerinden inmeye başlarsın yerin kaç kat derinine…. İçin garip, zihnin şaşkın… yerde misin, denizde mi?  Az önce martılarla özgür hissederken kendini yine bi anda ürperen içinle yerin kaç metre altına inmeye başlarsın… Sonra…. Sonra turnike yakınlarından uzaktan gelen bir ses alıverir  seni içine… Kimi zaman bir ud, kimi zaman bir ney, kimi zaman kanun sesi….. Bambaşka bir aleme geçiverirsin fark etmeden, koşuşturan insanların içinde.


İstanbul… Denizinde, havasında, insanında, martısında, kedisinde, yüncüsünde, simitçisinde, yöneticisinde, kadınında, yaşlısında, her şeyinde….. bir şey var… TANIMSIZ!” 



0 yorum:

Yorum Gönder

 
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Kategoriler

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Günün Sözü

“Hayatının, yalnız sana ait olduğuna karar verdiğin gün senin dönüm noktandır. Özürler ya da bahaneler olmadan, dayanacak, güvenecek veya suçlayacak başka kimse de aramadan. Bu armağan senindir. Bu harika bir yolculuk ve onun kalitesinden sorumlu olan da sadece sensin.

İşte hayatın gerçekte o gün başlar.” - Bob Moawad


"Uzak ve imkansız gözüken bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir" Tolstoy

Facebook Beğen

Share to Facebook Share to Twitter Stumble It Daha Fazla...

Ne Yapmalı?

Hürriyet

Bana Dair

"Hayat benim için bir mum değil. O, benim için sonraki nesillere devretmeden önce mümkün olduğu kadar parlak bir şekilde yakmak istediğim görkemli bir meşaledir!"
G.B. Shaw
Bana dair tek söyleyebileceğim şey "Evren Üniversitesi, Dünya Fakültesi, İnsan Olma Bölümünde halen öğrenci olduğum...
Ve en büyük isteğim: "Sevgi sarsın insanlığı!"

© 2010 Sen Ne İstiyorsun Betül? Design by Dzignine
In Collaboration with Edde SandsPingLebanese Girls