“Gerçekten ne istiyordum?
Anlamlandıramadığım, adlandıramadığım büyük bir boşluk
hissediyordum sadece! Ve bu boşluğa doldurduğum bir sürü bahaneler,
varsayımlar, inançlar, sözler vardı. Aslında gayet güzel bir işim, inişli
çıkışlı da olsa (HERKES gibi) bir hayatım, sağlığım, kariyerim,…. Ama nedensiz
bir şey! Sürekli “bu değil!, bu değil! diyen bir iç ses!
Ne istediğini bilmeden yaşamak! Bu nasıl bir şey? Olana
razıymış gibi ama aslında razı ol(a)mamak… İçindeyken fark edilmeyen, ne
zamanki dışına çıkıldı “vayyy!” dedirten bir durum.
Gerçekten ne istiyordum? Bu sorunun cevabı öyle hemen
verilebilecek bir cevap değil!
Sonra öyle bir şey oldu ki; belki ufacık ama, bir kırılma
noktası! “Her şey bir anda olmaz ama her şey AN!da olur” demiş Ausey. Evet,
benim içinde böyle oldu. Çoğu kez her şey bir anda değişti diye başlayan
hikayeler vardır! Ama benim için böyle olmadı. Belki de öyle olmuştur, ne önemi
var ki şimdi… Hayat bir yol değil mi? Bu yolda her an aslında değişmiyor muyuz?
Her karşılaştığımız insan (bizi üzse de sevindirse de), her yaşadığımız olay
(iyi veya kötü) bizim için değil mi? Böylece her an değişmiyoruz? (Bu satırları
okumadan 5 dakika önce şimdiki siz miydiniz!)
Nasıl yani, bana zarar veren, kızdıran, herkes ve her şey
bana hizmet mi ediyor? O zamanlar buna cevabım “saçmalık, hayır elbette… “ idi.
Hele birde hayatında her ne varsa sen seçiyorsun dendi mi, kalbim sıkışırdı
kızgınlıktan! İnanması güç olsa da şimdi biliyorum ki; EVET her ne geldiyse
başıma bunu BEN seçtiğim için geldi!
Her neyse… Her şey bir anda olmadı, bu bir yoldu ve benim
yolumdu diyorduk! Bir gün değil ama birçok günlerden birinde BİRİ ( Ne bir
dost, ne de akraba, bu soruyu bana yeni tanıştığım ama dobra olan biri sordu! İyi ki de sormuş…O’na burdan
teşekkürlerimi sunuyorum)) bana “sen hiç
aynaya bakmıyor musun?” dedi. “Niye sordun ki?” diye cevapladım sorusunu.
“Gözlerin her şeyi söylüyor. Mutluluk maskeni çıkar. Senin ve kızının sadece ve
sadece mutluluğa ihtiyacı var. Kızının senden istediği sadece mutlu bir anne!”
“Senin mutlu Betül’e, kızının da mutlu bir anneye ihtiyacı
var! Başka hiçbir şeye değil! Git aynaya bak!” Hala kulaklarımda çınlar bu ses.
Şiddetli bir tokattı bu! Hem de çok şiddetli bir tokat. O dönem doktoramın tez
aşamasında gece gündüz çalışan, bir yandan üniversite hocalığına devam eden ve
hatta kızımın kreşinde de ders veren bir
anneydim! Mutluyum, iyiyim, her zaman değil ama genellikle her şey yolunda diye
de dolanıyordum etrafta. Mutluluğun başarı olmadığını, para olmadığını, kariyer
olmadığını iyi annelik yapmak olmadığını yani aslında sahip olduklarım
olmadığını henüz bilmiyordum! Mutluluk benim için; başkalarının aferinleri,
giydiğim kıyafetler, bindiğim araba, yaşadığım ev, gittiğim yerler, konuştuğum
insanlara ………………………………………………………. bağlıydı! (MUTLULUK sizin için tam olarak ne demek?)
Mutluluk deyince kısa bir öykü geldi aklıma, paylaşmak
isterim. Yaşlı kedi, kuyruğuyla oynayan yavru kediye niye kuyruğunu
kovaladığını sormuş. Yavru kedi “Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk olduğunu
ve mutluluğunda kuyruğum olduğunu söylediler, bu yüzden kuyruğumu kovalıyorum,
yakaladığımda mutluluğa kavuşacağım” diye cevap vermiş. Ve sormuş yaşlı kediye
“Gerçekten öyle mi? Mutluluk kuyruğumda mı?” Yaşlı kedi “Bende mutluluğun
kuyruğumda olduğunu düşünüyordum. Ama ne zaman onu kovalasam benden
uzaklaştığını gördüm, kendi yoluma
gittiğimde ise hep peşimden geldiğini!” diyerek cevaplamış!
Benim yolum neydi?
Sizin yolunuz ne?
Bu yazının başlangıcı: http://senneistiyorsunbetul.blogspot.com/2013/06/mutsuzdum.html
0 yorum:
Yorum Gönder