İşte buldum!
Ne istediğime dair bir şey buldum: “DÜNYA OKULU” adlı bir eğitim kurmak! Hem de Uluslararası… Nasıl bir okul mu? Nasıl anlatayım? Çoook uzun sürer, en azından bir kısmı için fikir versin isterseniz John Hunter’ın yaptıklarını okuyun ya da videosunu izleyin. Her ne olursa olsun, şikayetleri bir kenara bırakıp önce evimizin önünü süpürdüğümüzde ve sorumluluklarımızı gerçekten yerine getirebildiğimizde niye olmasın? İmkansız diye bir şey yok! İmkansız olsun diye yaşamak var! Ne dersiniz?
Ne istediğime dair bir şey buldum: “DÜNYA OKULU” adlı bir eğitim kurmak! Hem de Uluslararası… Nasıl bir okul mu? Nasıl anlatayım? Çoook uzun sürer, en azından bir kısmı için fikir versin isterseniz John Hunter’ın yaptıklarını okuyun ya da videosunu izleyin. Her ne olursa olsun, şikayetleri bir kenara bırakıp önce evimizin önünü süpürdüğümüzde ve sorumluluklarımızı gerçekten yerine getirebildiğimizde niye olmasın? İmkansız diye bir şey yok! İmkansız olsun diye yaşamak var! Ne dersiniz?
Hadi buyrun:
“Bugün burada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum Çok
şanslı olduğumu hissediyorum. Bana aktarılan bu iyi duygulardan çok etkilenmiş
durumdayım. Karım Leslie'ye seslendim ve dedim ki "Bildiğin gibi, bir çok
iyi insan var çok fazla iyi şeyler yapmak için çaba harcayan Sanki "bir
melekler topluluğunun ortasına inmiş" gibi hissediyorum. Bu gerçek bir
duygu. Fakat artık konuşmama başlamalıyım -- saatin ilerlediğini görüyorum.
Ben bir devlet okulu öğretmeniyim, ve sizlerle müdüremiz ile
ilgili bir hikaye paylaşmak istiyorum. Onun Adı Pam Moran Virginia, Albermarle
İlçesinden, Blue Ridge Dağlarının eteklerinde. Ve kendisi bir hayli
ileri-teknolojik bir amirdir. Akıllı yazı tahtaları kullanır, blog yazarlığı
yapar, Tweet'ler, Facebook kullanır, kısacası bu ve benzeri ileri-teknolojinin
araçlarını etkin kullanır. Hem bir teknoloji lideri, hemde bir eğitici
liderdir. Fakat ofisinde eski ve yıkık dökük ahşap bir masa vardır-- yeşil
boyası pul pul soyulmuş, hatta köhne denilebilecek bir masa. Ona dedim ki,
"Pam, sen modern ve bunu en iyi şekilde hayatına yansıtan bir insansın. Bu
eski masanın ofisinde olmasının sebebi nedir?"
Bana dedi ki, Bildiğin gibi ben Güney-Batı Virginia'da
büyüdüm, Kırsal Virginia'nın kömür madenlerinin ve tarım alanlarının olduğu
bölgesinde, ve bu masa büyük babamın mutfağında dururdu. Biz oyun oynamaktan
döndüğümüzde, o da tarlayı sürmekten ve çalışmaktan döndüğünde her akşam
masanın etrafında otururduk. Ve bir yandan büyürken, bir yandan çok şey
öğrendim çok fazla kavrayış ve bilgelik bu masanın etrafında ortaya çıktı, Ben
de onu bilgelik masası olarak adlandırmaya başladım. Büyük babam vefat ettikten
sonra, bu masayı yanımda getirdim ve ofisime koydum, ve bana onu hatırlatıyor. Bana zaman zaman boş bir tablanın etrafında neler olabileceğini
hatırlatıyor." Sizlere bahsedeceğim proje Dünya Barış Oyunu adını taşıyor ve
aslında o da bir boş tabla. onu da 21.yy' ın bilgelik masası olarak düşünmek
beni mutlu ediyor gerçekten.
Her şey 1977 yılında başladı Genç bir adamdım, ve
üniversiteden bir ayrılıp bir geri dönüyordum. Ailem çok sabırlıydı, bir yandan
da mistik arayışlarım doğrultusunda Hindistan'a ziyaretler gerçekleştiriyordum.
Hindistan'dan en son döndüğüm zamanı hatırlıyorum -- uzun beyaz elbisemin
içinde uzun bir sakal ve John Lennon gözlüklerimle, Babama demiştim ki,
"Baba, galiba sonunda ruhsal aydınlanmaya ulaştım." Bana dedi ki,
"İyi öyleyse, bulman gereken tek bir şey daha kaldı" Dedim ki "O
nedir baba?" "Bir iş." bana bir iş bulmam için yalvardılar bunun
üzerine ben de okula başladım ve konum bir şekilde eğitim oldu deneysel bir
eğitim programıydı Bu dişçilik de olabilirdi ama "deneysel" kelimesi
içinde olduğundan kendimi katılmak için bir nevi zorunlu hissettim.
bir iş görüşmesine gittiğimde Virginia Başkent'te Richmond
Devlet Okulu'nda üç parçalı bir takım elbise satın aldım --bu benim görüşme
için verdiğim tavizdi, uzun sakal ve afro saçlarımla birlikte platform topuklu
ayakkabılarım da dahil olmak üzere -- o zamanlar 70'lerdi-- içeri girdim,
oturdum ve mülakatı gerçekleştirdik. Herhalde öğretmen kıtlığı yaşıyorlardı,
çünkü amir, adı Anna Aro idi, Özel öğrenciler için öğretmenlik işini aldığımı
söyledi. Çok şaşırmış ve sersemlemiştim, ayağa kalktım, ve dedim ki " Peki
öyleyse, teşekkür ederim, ama ben şimdi ne yapacağım?" Özel eğitim fazla
bilindik değildi. Kullanmak için çok fazla materyal yoktu. Ben de sordum,
"Ne yapmalıyım?" Cevabı benim için bir şoktu. Beni sersemletti.
Cevabı, o zamandan sonraki tüm kariyerim için kullanacağım şablonu oluşturdu.
Bana dedi ki, "
Sen ne yapmak istiyorsun?" Bu soru zihnimi berraklaştırdı. Herhangi
bir program direktifi yoktu, bir el kitabı mevcut değildi, özel eğitimde bu
şekilde herhangi bir standart yoktu ve zihnimde öyle bir yer açtı ki, bundan
sonra ben de öğrencilerim için kendi anlayışları doğrultusunda kendi
anlamlarını çıkaracakları bir boş tabla oluşturmaya gayret ettim………………………….
Sizlere bahsetmek istediğim World Peace Game, Şu şekilde
başladı: Oyun bir buçuk- iki metrelik bir kontrplak tahtanın üzerindeydi 1978
yılında, şehir içinde bir devlet okulundaydım. Afrika'daki çocuklar için bir
ders hazırlıyordum. Dünyadaki bütün problemleri bu kontrplak tablanın üzerine
yerleştirdik, ve ben dedim ki, bırakalım da çözsünler. Sadece konu anlatmak ya
da kitap okumak istemedim. Onların konunun içine girmesini ve tüm benlikleri
ile öğrenmeyi hissetmelerini istedim. Düşündüm ki, oyun oynamayı seviyorlar.
Bir şeyler yapmalıyım -- interaktif olarak adlandırmadım çünkü 1978'lerde öyle
bir terim yoktu -- ama düşündüğüm buydu. ve böylece oyunu yaptık, ve devamlı
olarak gelişim gösterdi, 1.2 metreye 1.2 metrelik pleksiglas bir yapıya
ulaşıncaya kadar. ve 4 adet pleksiglas katmanı var…………………
0 yorum:
Yorum Gönder